10 Ekim 2018 Çarşamba

Güneş banyosu yapmayın, cildinizi yiyecek kalkanıyla koruyun

DERMATOLOG Sinem Karaca, ben ve deri kanserinin önlenmesinin ilk şartının güneşten korunmak olduğunu söyledi. Cildin korunması amacıyla yiyeceklerden kalkan da oluşturulabileceğini bildiren Uzm. Dr. Karaca, "Güneşin derimizde oluşturduğu kimyasal tepkimeler nedeniyle deri kanseri gelişimi kolaylaşabilir. Bu tepkimeleri geri döndürebilecek maddeleri gıdalar yolu ile daha çok alırsak, derimizde kanser ilerleme riskimizi azaltabiliriz" dedi. 

Kent Alsancak Tıp Merkezi Dermatoloji Eksperi Dr. Karaca, kimilerinin bronzlaşma sevdasından kimilerinin ise korunmasız güneş altında saatlerce çalışmasından kaynaklı derilerinin daha erken yaşlanıp kırışmasına, daha da muhimi ben ve cilt kanserine çağrı çıkardığını kaydetti. Yaz mevsiminde günlerin uzaması ile beraber güneşin zararlı etkilerine daha çok maruz kalındığını ifade eden Uzm. Dr. Karaca, şu şekilde konuştu:  "Bunun yalnızca deniz kenarında olduğunu düşünmemek gerekir. Dış ortamda çalışanlar da güneşin deri üzerindeki etkilerinden nasibini almaktadır. Benlerin gelişiminde kalıtsal faktörlerin yanı sıra güneş de etkilidir. Genellikle çocukluk döneminde zarar vermeyen gibi fikir edinilen güneş yanıklarını sık yaşamış şahıslarda daha çok ben bulunur.

Vücuttaki ben adedinin yükselmesi ile da olabildiğince önemli ve hem de ölümcül bir tür deri kanseri olan 'melanom'un ilerleme riski artmaktadır. Ailesinde deri kanseri bulunan, belli ten-göz ve saç rengine sahip şahıslarda riskli ben gelişimi daha sık görülür. Bu riskli benlerden deri kanseri gelişebilmektedir. Melanom tehlikesini arttıran sebeplerden bir öteki de yaz döneminde uygulanan kısa süreli fakat yoğun şekilde güneşe maruz kalınan güneş banyolarıdır. Dolayısıyla deri kanserinin önlenmesi amacıyla üzerimize düşen güneşten korunmaktır. Bunu lüzum özel üretilmiş giysiler ve güneş koruyucu kremler ile gerekse güneşe direkt olarak çıkmayarak gerçekleştirebiliriz. Güneş kremlerini seçerken en az 30 SPF değerine sahip ve hem UVA hem de UVB ışınına koruyuculuk göstermesine ilgi edilmeli. Güneş kremleri güneşe çıkmadan 15 dakika evvel sürülmeli ve her 3-4 saatte bir, deniz-havuz-duş ardından tekrarlanacak şekilde uygulanmalıdır. Güneş kremi uygulamalarında genelde el ve ayaklar ile ense, kulak üstleri ve özelikle saçları dökülmüş erkeklerin saçlı derisi ihmal edilebildiğinden bu bölgelerin unutulmaması gerekliliğini yeniden hatırlatalım."  ANTİOKSİDAN YİYECEKLERİ DAHA FAZLA TÜKETİN 
Güneşin deride oluşturduğu kimyasal tepkimeler neticesi cilt kanseri gelişiminin kolaylaşabileceğine ilgi çeken Uzm. Dr. Karaca, antioksidan yiyecek tüketimiyle bu sürecin zorlaştırılabileceğini söyledi. Karaca, "Güneşin niçin bulunduğu tepkimeleri geri döndürebilecek maddeleri gıdalar yolu ile daha çok alırsak derimizde kanser ilerleme riskimizi azaltabiliriz. Mesela antioksidan özelliğe sahip C vitamini sahibi olan portakal, greyfurt, şeftali, çilek, kivi, ananas, şeftali, kırmızı ve yeşilbiber, brokoli, Brüksel lahanası, karnabahar; E vitamini sahibi olan ayçiçeği çekirdeği ve yağı, badem, yerfıstığı, avokado, domates, zeytin ve somon bizi koruyan besinlerden bazılarıdır. Hem de içersinde A vitamini sahibi olan havuç, tatlı patates, kuru kayısı, ıspanak, yumurta, karaciğer, keçi peyniri gibi yiyecekler ise deri hücrelerinin çoğalmasını düzenleyerek deri kanseri ilerleme tehlikesini azaltabilirler" dedi.

3 Ekim 2018 Çarşamba

Sigarayı Bıraktıracak Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Göğüs hastalıkları hekimi Gamze Uçar, elektronik sigaranın, dumanındaki nikotin yüzünden kişileri bağımlılıktan kurtarmanın aksine bağımlılığını devam ettirdiğini belirtti.  Sigarayı bıraktıracak tedavi yöntemleri nelerdir? Dr. Gamze Uçar, Toraks Derneği Tütün ve Çalışma Sıhhat Grubu bilgilerine göre dünyada aşağı yukarı 1,3 milyar bireyin sigara içtiğini bu sayının süratle artışa geçeceğini söylerken, sigara kullanımı ile meydana çıkan kanser türlerine ilgi çekti.

Dr. Uçar, akciğerlere zarar veren ve solunum yollarında kalıcı hasarlara sebep olan sigara tüketiminin kronik bronşit, amfizem, KOAH gibi hastalıklara yol açtığını ve akciğer enfeksiyonlarına karşı bağışıklık sistemini zayıflattığını ifade ederek, “Astım hastalığını da tetikliyor. Ama bilhassa kansere yol açması, belki de en ürkütücü sonucu. Sigara başta akciğer kanseri olmak üzere over (yumurtalık) kanseri, ağız, larenks (gırtlak), farenks (üst yutak), burun ve sinüsler, özefagus (yemek borusu), karaciğer, pankreas, mide, böbrek, mesane, serviks ve bağırsak kanserleri de dahil olmak üzere bir düzine kansere yakalanma tehlikesini de artırıyor.

 Bütün bu risklerini düşününce sigarayı bırakmak, hem de sigara dumanı tespit edilen ortamlara dahi girmemek gerekiyor. Ama tiryakiler amacıyla bağımlısı oldukları sigarayı bırakmak, resmen şahsa özel bir strateji ve taktik ilerletmek manasına geliyor. Tiryakilerin karşısına pek çok değişik yöntemler çıkıyor ve bazı durumlarda de kafaları karışıyor” diye konuştu.  Gündelik hayat düzenlemesi   Sigarayı bırakmak amacıyla ilk önce istemek ve bırakabilineceğine inanmak gerekliliğini bildiren Uçar, “Sigarayı niçin bırakmak istediğinizi bir kağıda aratarak her vakit görebileceğiniz bir yere asabilirsiniz. Bu isteğinizi size destek olacağını düşündüğünüz dostlarınızla, iş dostlarınızla ya da aile yakınlarınızla paylaşabilirsiniz. Ev ve iş yerinizde sigarayı hatırlatacak çakmak ya da küllük gibi eşyaları göz önünden kaldırmak yararlı olacaktır. Uygun bir egzersiz programına başlamayı da ihmal etmeyin” dedi.  Elektronik sigaranın, dumanındaki nikotin yüzünden kişilerin bağımlılığını devam ettirdiğinin altını çizen Dr. Gamze Uçar, “Zararsız olduğuna inansa da gene onu içmeye gereksinim duyuyor. Oysa, ne olursa olsun, bireyin zihninden sigaraya gibi içilme gereksiniminin çıkarılması gerekiyor.

Zaten incelemelerde da, sigarayı tamamiyle bıraktırdığına dair onaylanmış bilgiler yok” ifadelerini kullandı.  İlaç tedavisi  Dr. Uçar, birtakım insanların, bağımlılığın yanı sıra kalıtsal olarak da yatkın oldukları amacıyla sigarayı daha zor bıraktığını söyleyerek şunları söyledi:  “Bağımlılığı ortadan kaldırmak amacıyla imal edilen ilaçlar esas olarak beyindeki içme isteğini azaltır. Bu ilaçlar hekim kontrolünde sigarayı bırakmakta zorlanan şahıslarda kullanılabiliyor. Fakat bu ilaçları kesinlikle doktorların önermesi gerekiyor. Zira bu ilaçların da yan etkisi var. Uykusuzluk ve ağız kuruluğu gibi kolay etkilerden depresif hallere kadar önemli etkiler de oluşabiliyor. Günümüzde giderek yaygınlaşan detaylı tıbbi olmayan luksopunktur, biorezonans, elektronik sigara ve lazer tedavisi gibi yöntemlerin faaliyeti ispatlanmış yöntemler değil bu amaçla eksperler doğrulusunda önerilmiyor.”  Nikotin replasman tedavisi   Kişinin kendi kendisine sigarayı bırakmakta zorlanıyorsa ispatlanmış tıbbi tedavi yöntemleri kullanabildiğini ifade eden Uçar, “Bu yöntemler nikotin yerine koyma tedavileri arasında nikotin bandı ve nikotin sakızı gibi seçenekler bulunuyor. Nikotin, şahsa detaylı yollardan verilebiliyor. Bantlar, sakızlar, ağızlıklar hem de burun spreyleri bu ürünlerden yalnızca bir kaçı. Fakat bu ürünlerin kullanımı alışkanlık düzeyine göre farklılık gösteriyor.

 Bağımlılık seviyesi çok yüksekse, en yüksek dozdan başlanıyor. Nikotin içerikli ürünlerin denetimsiz tüketiminin sıhhat yönünden olumsuz etkisi olabileceğinden, hekim kontrolünde uygulanacak tedaviler öneriliyor. Kullanımının mutlaka makul olmadığı durumlar; yeni geçirilmiş miyokard enfarktüsü, aritmi, stabil olmayan anjina pektoris, psöriasis, kronik dermatitis ve ürtiker gibi kronik süregelen cilt hastalıkları oluyor. Düzenli kontroller ve hayat tarzında, bilhassa beslenme ve spor alanında, yapılacak olan farklılıklar etkin neticeleri yanında getirebiliyor” diye konuştu.

10 Nisan 2018 Salı

Kalp Krizi Nedir? Nedenleri ve Belirtileri Nelerdir?

Kalp krizi kalbi besleyen damarların tıkanması sonucu ortaya çıkan ve hayatı tehdit eden bir hastalıktır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre ülkemizde en sık ölüm nedeni dolaşım sistemi hastalıklarıdır. Dolaşım sistemi hastalıkları arasında en sıokay ölüm nedeni ise kalp damar hastalıklarıdır. Bu durum, kalp krizi belirtilerinin herkes tarafından bilinmesinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Kalp Krizi Nedir? Nasıl Oluşur?
kalp damarları

İstirahat halindeki bir insanın kalbi, dakikada yaklaşık olarak 5-6 litre kan pompalar. Ancak kalbin kendisi bu kandan direkt beslenemez. Kalp çıkışındaki aort damarından, sağa ve sola doğru iki adet ana kalp damarı çıkar(kroner arterler). Çıkan bu damarlar kalbi çepeçevre sarar ve beslenmesini sağlar. İşte bu damarların tıkanması sonucu kalp krizi gelişir.

Tıkanıklığın olduğu bölgedeki kalp kası oksijensiz kalacağı için ölür ve fonksiyonunu kaybeder.  Tıkanan damar ne kadar büyükse beslenemeyen ve ölen kalp kası miktarı o kadar artacaktır. Peki bu damarlar neden tıkanır?

Kalp Damar Tıkanıklığı Neden Olur?

Yaş, genetik yapı, sağlıksız beslenme, sigara, alkol, yüksel kolesterol, yüksek şeker, hareketsiz yaşam tarzı, yüksek tansiyon, aşırı kilo gibi birçok etmen zamanla bu damarlarda plaklar oluşmasına ve daralmalara neden olurlar. Bu plakların yırtılması veya ilerleyip damarı tamamen tıkaması sonucu kalp krizi gelişir.

Kalp krizinin diğer bir nedeni ise kalbi besleyen damarlarda gelişen aşırı spazm yani kasılmadır. Bu kasılma çgood enough şiddetli olduğunda kan akışını durdurarak kalp krizine neden olabilir. Bu durum tütün ve yasadığı ilaç kullananlarda daha ölümcül seyreder.


Kalp Krizi Belirtileri
Kalp krizi temelde göğüs ağrısı beklense de bazen çgood enough farklı şikayetler ile kendini gösterebilir.

Göğüs ağrısı: Kalp krizi belirtileri arasında en sıok görülen göğüs ağrısıdır. Kola, omuza, çeneye, mideye veya sırta yayılan sıokıştırıcı ve baskı tarzında ağrı oldukça tipiktir. Genellikle ağrı nokta şeklinde ufacıokay bir alanda değil daha yaygındır. Ancak her zaman bu şekilde görülmeyebilir. Ağrı normalde çgood enough şiddetli olsa da şeker hastalarında hafif bir rahatsızlık hissi şeklinde hissedilebilir.

Boyuna ve çeneye vuran ağrı: Göğüs ağrısı olmadan boyuna ve çeneye vuran ağrı ile kendini gösterebilir.

Nefes darlığı: Kalp krizi esnasında göğüs ağrısına eşlik edebilir. Göğüs ağrısı olmaksızın görülen nefes darlığı da kalp krizinin bir belirtisi olabilir(daha nadir).

Bulantı ve kusma: Mide ağrısı, midede rahatsızlıokay hissi ve buna eşlik eden kusma bazen kalp krizinin ilk belirtisidir. Kalp krizinde bulantı ve kusma göğüs ağrısıyla birlikte veya göğüs ağrısı olmaksızın (daha nadir) görülebilir.

Terleme: Terleme genellikle ağrıya eşlik eder. Göğüs ağrısı, mide ağrısı, sırt veya kol ağrısına eşlik eden soğunited kingdom terleme her zaman dikkate alınmalıdır.

Mide yanması ve hazımsızlık: Mide yanması, hazımsızlık veya mideden göğüse yayılan yanma hissi bazen kalp krizinin tek belirtisi olabilir. Bu belirtiler aynı zamanda mide reflüsünde de görülür.

Omuz veya kol ağrısı: Kalp krizinde göğüsten kola vuran ağrının olması beklenir. Göğüs ağrısı olmadan sadece omuz veya kol ağrısı ile kendini gösterebilir. Parmaklara kadar yayılabilen bu ağrı daha çgood enough sol kolda görülür.

Sırt ağrısı: Özellikle her iki okürek kemiğinin ortasına veya sol okayürek kemiğine doğru vuran bir ağrı görülür.

Baygınlıokay ve halsizlik: hiçbir ağrı olmadan, baygınlıok ve aniden halsizlik gelişen kişilerde (özellikle yaşlılarda) bu durum kalp krizinden kaynaklanıyor olabilir. Bunların dışında çarpıntı da kriz belirtisi olabilir.

Kalp krizinin belirtileri kişinin anatomik yapısına, yaşına ve hangi damarın tıkandığına göre farklı şekillerde ve şiddetlerde hissedilebilir. Özellikle şeker hastaları nadir de olsa belirti vermeden kalp krizi geçirebilirler.

kalp krizinde damar tıkanıklığı

Kimler hazard Altında?
hazard faktörleri damar yapısında kolesterol, yağ birikmesini ve plaklar oluşmasını kolaylaştırır. Damar duvarında oluşan bu plaklar zamanla ilerleyerek veya koparak o damarı tamamen tıkayarsa kalp krizine gelişir.

Kalp damar hastalıkları açısından önemli olan bu threat faktörlerinin bazıları düzeltilebilir.



Yaş: Kalp damar hastalığı riski yaşlos angeles artmaktadır. Erkeklerde forty five, kadınlarda fifty five yaş sonrası kalp damar hastalıklarına yakalanma riski artar.

Cinsiyet: Altmış yaş altı erkeklerde kalp damar hastalığı riski kadınlara göre 1-2 kat daha fazladır.



Sigara: Hem sigara içenler hem de bu dumana maruz kalan pasif içiciler kalp damara hastalıkları açısından daha risklidirler.

Yüksek tansiyon: Kontrol altına alınmamış yüksek tansiyon zamanla damarlara zarar vererek, buralarda yağ birikimlerine ve damar tıkanıklıklarına neden olur. Bu tıkanıklıklar kalbi besleyen damarlarda gelişirse kalp krizi gelişir.

Yüksek kolesterol:  İyi kolestrolün (HDL) düşük, okayötü kolestrolün (LDL) yüksek olması kalp-damar hastalıkları açısından önemli risk faktörleridir.

Şeker Hastalığı: Özellikle uzun süre kontrol altına alınamamış kan şekeri yükseklikleri tüm vücuttaki damar yapılarına zarar verir. Kalp krizi riskinin arttığı şeker hastalarında bu krizlerde göğüs ağrısının görülmeyebileceği unutulmamalıdır.

Ailede kalp damar hastalığı geçiren olması: Ailede erkeklerden fifty five yaş öncesi, kadınlardan da sixty five yaş öncesi kalp krizi geçiren birinin olması o.k.şi için bir threat faktörüdür.

Böbrek yetmezliğinin olması

Obezite

Stres

Uyuşturucu madde ve aşırı alkol kullanımı

Hareketsiz yaşam tarzı.

Kalp Krizi Nasıl Anlaşılır?
Kalp krizinden şüphe duyan herkesin mutlaka en yakın acil servise başvurması gerekir. Kişinin şikayetine, risk faktörlerine ve daha önce kalp hastalığı bulunup bulunmadığına göre doktor tarafından uygun tetkikler istenir. Kişinin kalp krizi geçirip geçirmediğini anlamak için şu testler yapılmaktadır;

EKG: Kalp grafisi olarak bilinen EKG doktor muayenesi sonrası ilk istenen tetkiktir. Bazı kalp krizleri helloçbir ek tetkik istemeden sadece EKG ile anlaşılır ve tanı konur. Ancak bazı kalp krizlerinde EKG tamamen ordinary olabilir.
Kan Testleri: Kalp damarında tıkanıklıok olup kalp kasında hasar meydana gelince kana çeşitli maddeler salınır. Kan testlerinde zamanla yükselen bu değerler kalp krizi tanısı için oldukça önemlidir. Bazen doktorunuz sizi saatlerce tutup aralıklı kan tahlili almak isteyebilir. Bunun nedeni bu kan değerlerinin kriz geçirdikten saatler sonra yükseliyor olmasıdır.
Ekokardiyogram: Doktorunuzun kalbin ultrasonuna bakmasıdır. Kalbin yapısı ve fonksiyonu hakkında bilgi verir.
Anjiografi: Anjiyo olarak bilinen bu işlemde doktorunuz kasıktan veya koldan bir kateter backyardımıyla atardamara girer ve oradan kalp damarlarına kadar ilerler. Kalp damarlarına kontrast madde verilerek tıkanıklığın olup olmadığına bakılır.
Göğüs ağrısı sadece kalp krizine bağlı gelişmez. Göğüs Ağrısı Neden Olur? isimli yazımızda göğüs ağrısına neden olan diğer hastalıkları bulabilirsiniz.

14 Mart 2018 Çarşamba

Malignite Nedir? Malign Tümör Ne Anlamı Taşır?

Malignite kötü huylu tümör yani kanser anlamına gelen bir terimdir. Malign neoplazm, malign tümör veya malign lezyon gibi kavramlar da benzer şekilde kötü huylu anlamına gelmektedir.


Sağlıklı hücreler genetik olarak programlanmış şekilde çoğalırlar. Hücreler ne zaman, ne sayıda çoğalacaklarını ve ne zaman duracaklarını bilirler. Çeşitli nedenlerle bu hücrelerin kontrolsüz çoğalma özelliği kazanmaları kanserlerin oluşmasına neden olur.

Malignite Neden Olur?
Hücre çoğalması sıkı bir şekilde denetlenen bir mekanizmadır. Eğer bozuk üretilen bir hücre olursa öncelikle tamir edilmeye çalışılır. Eğer tamir edilemezse hücre yok edilir. Bu mekanizma sayesinde bozuk üretilen hücrelerin kanserleşerek vücuda zarar vermeleri engellenmiş olur.

Çeşitli nedenlerle denetleme mekanizması bozulur, bu hücreler öldürülemez veya anormal hücreler vücudun denetleme mekanizmalarından kurtulurlarsa kendi kendilerine çoğalma özelliği kazanırlar.

Kontrolsüz şekilde çoğalan bu hücreler çevre dokuları tahrip eder, uzak organlara sıçrayarak oralarda çoğalmaya devam ederler. Tedavi edilmezse organları ve vücudu iflasa uğratırlar. İşte kanser, malignite veya kötü huylu gibi terimler, bu özellikleri gösterebilen hücre topluluğunu anlatmak için kullanılmaktadır.

Hücreler Neden Kontrolsüz Çoğalırlar veya Neden Kanserleşirler?

Kanserlerleşme süreci birçok faktöre bağlı gelişebilir. Ancak temel neden genlerdeki mutasyonlardır. Hücre çoğalmasını kontrol eden genlerde, büyümeden sorumlu genlerde, bozuk DNA’yı tamir etmekle görevli genlerde, kanser baskılayıcı genlerde gelişen mutasyonlar malignite (kanser) gelişimine neden olur.


Mutasyona uğramış bozuk genler anne ve babadan direkt çocuğa geçebilir. Bu durumda ailesel kanserler görülebilir.

Anne ve babadan sağlıklı genler geçtiği halde çevresel faktörler nedeniyle bu genler mutasyona uğrayabilir ve kanseri tetikleyebilir. Kanseri tetikleyebilen çevresel faktörlerden bazıları şunlardır:

Radyasyon
Asbest, benzen, nikel, arsenik, berilyum, kadmium, krom, vinil klorid, radon ve etilen oksit
Virüsler: EBV, hepatit C, hepatit B, HTLV, Herpes (HHV-8)
Bakteriler: Ülser ve gastrit nedeni olan H.pylori
Sigara
Kronik iltihabi hastalıklar: kronik bronşit, kronik sistit…
Genler biri anneden diğeri ise babadan olmak üzere çifter halde bulunurlar. Anne ve babanın herhangi birisinden bozuk genin geçmesi, sağlam genin de çevresel faktörlerden dolayı mutasyona uğraması sonucu kanserler gelişebilir.

Başlıca Malignite Tipleri
Karsinom: Deriden veya organların bazı bölümünü saran dokulardan köken alan kanserlerdir.
Sarkom: Kemik, kıkırdak, yağ, kas, kan damarları, diğer bağ veya destekleyici dokudan köken alırlar.
Lösemi: Kemik iliği gibi kan üretiminin olduğu dokudan köken alan kanserlerdir.
Lenfoma: Bağışıklık hücrelerinden köken alan kanserlerdir.
Neoplazm veya bilinen adıyla tümör, dokularda gelişen anormal doku kütlesidir. Tümörler anormal çoğalan hücreler ile oluşurlar. Ancak her tümör malignite (kanser) anlamına gelmez. Tümörler iyi huylu (benign) ve kötü huylu (malign) olabilirler. İyi huylu ve kötü huylu arasındaki temel farklar şunlardır:

İyi huylu tümörler (örn: adenom) yavaş büyürken kötü huylular genellikle hızlı büyürler.
İyi huylu tümörler diğer organlara sıçramazlar (metastaz) kötü huylular sıçrarlar.
İyi huylu tümörler çevre dokuya yayılmazken kötü huylular çevre dokuya yayılırlar.
İyi huyu tümörler köken aldıkları hücreler yapısal ve fonksiyonel olarak benzerler. Kötü huylu tümörler köken aldığı hücrelere az benzer veya hiç benzemezler.

26 Nisan 2016 Salı

Cilt Kanseri İçin Bitkisel Tedaviler

Cilt kanseri en yaygın kanser türlerinden birisi. Fakat aynı zamanda eğer erken teşhis edilirse tedavisi en kolay kanser türlerinden biridir. Cilt kanserinin oluşumun güneşin zararlı etkileri, sigara, stres gibi faktörlerin etkisi bulunmaktadır. Cilt kanseri tedavisinde bitkisel tedavi seçenekleri normal tıbbi tedavinin yanında uygulanabilir. Bitkisel çözümler ayrıca cilt kanserini önlemede de kullanılmaktadır.
Cilt kanserini önleme ve tedavi etmede aşağıdaki bitkisel çözümleri uygulayabilirsiniz.

 1. Cildinizde kanserli hücrelerin gelişmesini önlemek için güneşli havalarda cildinize düzenli olarak aloe uygulayabilirsiniz. Aloe aslında uzun zamandır güneş yanıklarını önlemede, hafifletmede ve rahatlama sağlamada kullanılmaktadır. Bununla birlikte bu bitkisel ürün antihistamin içerir. Antihistaminler kanseri besleyen birkaç kimyasalın üretimini engeller. Güneşe maruz kalmadan önce veya güneşe maruz kaldığınızda mutlaka aloe uygulayın. Aloe önemli bir E vitamini kaynağıdır ve cildi kanserli oluşumlara karşı korur.

 2. Sağlıklı bir diyet uygulayın ve bu diyette keten tohumuna mutlaka yer verin. Keten tohumu cildi kansere karşı koruyan ve hatta kanserli cilt hücrelerinin akciğerlere sıçramasına engel olan lignan denen maddeler içerir.

 3. Cildinizdeki kanserli bölgelere günde 2 defa lapa haline getirilmiş zerdeçal uygulayın. Zerdeçal aslında yüzyıllardır tıbbi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Zerdeçal kurkumin olarak adlandırılan bir madde içermektedir. Kurkumin maddesi güçlü bir antioksidandır ve ciltteki kanserli hücreleri minimize etmede rol oynar. Ayrıca vücuttaki toksinleri dışarı atarak gelecekteki olası bir kanser oluşumunu da engellemeye çalışır. Zerdeçal lapasını yapmak içn zerdeçalı suyla birlikte iyice ezin ve lapa haline getirin. Sora hazırladığınız bu karışımı cildinizdeki kanserli bölgeye sürün ve bu şekilde 10 – 15 dk kadar bekleyin. Süre bitiminde ılık suyla iyice yıkayarak durulayın.

Cilt kanserinde cerrahi tedavi nasıl uygulanır?

Cilt kanseri tedavisi temel olrak cerrahi işlem uygulanmaktadır. Hastalar özellikler cerrahi tedaviye girmek istemiyorlar fakat kesinlikle cilt kanseri tedavisinde cerrahi operasyon gereklidir. Cerrahi işlemde önce bir tanı koyulması gerekmektedir.

 Kanser tipini tahin etmek için küçük bir biyopsi yapılabilir, kanserin tipine göre , boyutuna göre tamamen çıkartılabilir. Kanserin türüne göre cerrahi operasyonlar uygulanmaktadır. Kanserin tipine ve derinliğine göre değişir. Hastaya ikinci bir cerrahi işlemde uygulanabilir.

 Kanserin boyutu çok büyük değilse cerrahi operasyonda çok küçüktür. Aynı zamanda cilt kanseri olabilecek bir beni çıkarmak çok kolaydır.10-15 dakikalık bir işlemdir.

Cilt Kanserinde Kişiye Özel Tedavi - Tümörün Boyutu, Yerleşimi ve Yaş Faktörü Tedavi Yöntemini Etkiliyor



Genellikle baş ve yüzde görülen melanom dışı cilt kanserlerinin tedavisinde, ağırlıklı olarak cerrahi girişim uygulanıyor. Radyoterapi ve lokal kemoterapi gibi farklı tedavi seçeneklerinin de bulunduğu bu kanser türünde; kişinin yaşı, derisinin iz bırakma özelliği, genel durumu, tümörün yerleşimi, büyüklüğü ve lenf bezlerine yayılma durumu tedavi seçimini etkiliyor.

 Araştırmalar, her 10 yılda bir cilt kanseri görülme sıklığının yüzde 2 oranında arttığını gösteriyor. Ülkemizde ise kadın ve erkekte 3. sırada en çok rastlanan kanser türü olarak yer alıyor. Cilt kanserine zemin hazırlayan etkenlerin başında güneş geliyor. Kronik yaralar, deri tüberkülozu, instabil yara/yanık izleri de cilt kanserlerini tetikleyen faktörler arasında bulunuyor. Cilt kanserinin 3 tipinin bulunduğunu belirten Neolife Tıp Merkezi Danışman Hekimi, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sıdıka Kurul, “Cilt kanserlerinin çoğunluğunun bazal veya spinal hücreli olup; bu kanser türlerine genellikle baş, yüz ve kollar gibi vücudun güneş gören bölgelerinde rastlanıyor. Vücudun görülebilen yerlerinde olduğu için erken teşhis edilebiliyor, dolayısıyla tedavi şansı artıyor.” diyor.

 Cerrahi tedavide kanserli dokunun tümüyle kalıntı bırakmadan yeterli, emniyeti sağlayacak genişlikte ve derinlikte çıkarılması amaçlanıyor. Böylece kanserin tekrar ortaya çıkma ihtimali neredeyse sıfırlanıyor. Seçilen tedavi şeklinde; tümörün yok edilmesine (lokal kontrol), estetik açıdan iz kalmamasına ve işlev kaybına neden olmayacak şekilde tedavinin gerçekleştirilmesine dikkat etmek gerekiyor. Cilt kanserlerinin çoğunun güneş ışınına fazla maruz kalan yüz bölgesinde görüldüğü göz önüne alınırsa, tedavi planlanmasının önemi de kendiliğinden ortaya çıkıyor. Hastanın yaşı, derisinin iz bırakma özelliği, genel durumu, tümörün yerleşimi, büyüklüğü ve lenf bezlerine yayılma olup olmaması da tedavi seçimini etkiliyor.

 Kurul; hastaya tek tip tedaviyi dayatmak, bu tedavi modelinin yol açabileceği estetik ve fonksiyonel sonucu bir kader gibi sunmak yerine; tedavi şekillerinin anlatılmasını, tartışılmasını hatta gerekirse konsültasyonlar yapılmasını tavsiye ediyor. Her hasta için en uygun, diğer bir deyişle kişiye özel tedavi planlanmasının mümkün olduğunun altını çiziyor. Ancak hangi tedavi yöntemi tercih edilirse edilsin mutlaka melanom dışı cilt kanseri tanısının patoloji ile kanıtlanması gerekiyor. Cerrahi ve radyoterapi açısından küçük tümörlerin tedavisinde genellikle sorun olmadığına ve deneyimli kişiler tarafından uygulandığında tümör kontrolü sonuçlarının birbirine yakın olduğunu söyleyen Kurul, orta ve büyük tümörlerde ise en uygun tedavi kararı için acele edilmemesine dikkat çekiyor.

 Cilt kanserinde ilk başvurulan tedavi yöntemi, cerrahidir. Cerrahi tedaviyle oldukça yüksek oranda başarı sağlanabiliyor. Tümörün büyüklüğü, tipi, yerleşim yeri ve tekrar eden tümör olup olmaması tedavi açısından önem taşıyor. Buradaki kritik nokta ise, tümörün lokal kontrolü ile birlikte tedavinin estetik ve fonksiyonel açıdan en iyi sonucu verecek şekilde planlanması. Cerrahi girişim sonrası fazla iz kalıyor ve ciddi bir yan etki olmadan tümörün ışın ile kontrolü sağlanabiliyor ise primer tedavi modeli olarak radyoterapi tercih edilebiliyor. Yanakta, alında veya burun sırtında görülen melanom dışı cilt kanseri, özellikle bazal hücreli ise radyoterapi ile çok başarılı bir şekilde tedavi ediliyor. Küçük tümörlerin tedavisinde ise kriyocerrahi yöntemi tercih edilebiliyor. Sıvı nitrojenin tümör üzerine uygulandığı tedavide, anormal hücreler ölüyor. Buzların çözülmesinden sonra ise ölü dokular vücuttan ayrılıyor.

 Küretaj olarak adlandırılan tedavi yönteminde ise, kanserli bölge kaşık şeklindeki bir küretle kazınıyor, özel bir cihazdan sağlanan elektrik akımı ile kanama durduruluyor ve kanser hücreleri öldürülüyor. İşlemin sonunda ciltte düz, beyaz bir iz kalıyor. Yüzeysel cilt kanserlerinde krem ya da losyon şeklindeki uygulanan lokal kemoterapi de bir seçenek olarak değerlendiriliyor.